15 Aralık 2008 Pazartesi

Üretken ve çalışkan kızım

Bayram öncesi halı silmem bi işime yaradı. Çok üretken bir kızım olduğunu bir kez daha hatırlamama sebep oldu.
Kızım bugün kendince barbi bebeklerini yıkamaya karar vermiş.
Malzemeler;
1- Anneannesinin başucundan aldığı bir küçük şaşal içme suyu,
2- Mutfaktan alınan derin kap,
3- Banyodan alınan kızımın şampuanı,
4- Ve tabiki olmazsa olmaz barbiler ve esir alınan bir anneanne
Hazırlıkları bitince köpürte köpürte yıkamaya başladı. Annemde tabi oraya döktün havlu ser çığlıklarına. Epey bir oyalandı yıkama işlemiyle.
Benimde işime geldi. Çok gülerek eğlendim. Annemde kızarak söylendi. Sonuçmu hemen banyo işine geçtim ve kızımın bol köpüklerle plastik ördek ve köpeklerinide yıkamasını sağladım. Bende onu tabi. Islak yerlerde bir kolay silindi gitti.
Şimdiyi merak edenlere; ben yazarken hanım kızım anneannesiyle ki beni istemiyor. Silinen süpürülen evde çekirdek yiyerek vakit geçiriyor. Bol bol dökerek, annemin ne ağzını buluyorum, hadi topla bunun içine çığlıkları eşliğinde.
Sevgilerle

Annem ve kızımın bayram keyfi

Annem diye demem, arada takışsak ta herşeyin en iyisini hakeder yani. Tüm anneler gibi.
Bayram ona yaradı, en güzel hediyeyi aldı. Oğlu yani abim iki seneden sonra 3 günlük kaçamakla onu ve bizi görmeye gelmiş. Tabi benim güzel yeğenim gelememiş, ama karşımızda birden abimi görünce en çok annem sevindi. Aslında kuzenimden haber almış, merak etme hala gelenin gidenin olur diye. O da nerde oğlum bize kimse gelmez demiş. Tam o onda kapıdan girdi bizim Ovat.
Tabi dayısını karşısında görünce benim kızda çıldırmadı değil hani. İlk çığlığı dayım beni yemeğe gelmiş oldu. Sonraki çığlığı ise doğum günüm geldi, dayı pastam nerde oldu.
Sonrada harçlık istedi tabi. Benim yeğenime aldığım, gözüm gibi sakladığım ufak tefek hediyeleri de tam verip yollarken yakalanınca, dayısından bir de hediye kaptı benim ufaklık.
Annemde bayram keyfi yaptı.
Şimdi herşey kaldığı yerden devam. Evde kaldığımız yerden, yani temizlik, yemek pişirme, yaramazlık, bağırışlar bilinen tüm koşuşturmaca gırla gidiyor.

5 Aralık 2008 Cuma

Her eve Cinderella

Bayram için hazırlıklar her eve göre değişiklik gösterir. Eskiden çok kadın tutardım. Bende klasik şekilde peşlerinde şurası şöyle olacak, burası böyle olacak gezinir dururdum.
Neden mi annemin ve benim eşyelarımızın yerlerinin değişmemesi için. Uzun süre yanımızda çalışan bayanlar bile öğrenemediler. Biz ailecek takıntılıyız. Yani gerçek anlamda bizde biraz obsesiflik var. En çok ta abimde. Burdan yazdım diye kızmasın ama doktor bile demiş ona obsesifsiniz diye. Evi arabası konusunda o benden daha titizdir. Kedilerimizi bile arabasına kutuyla alır. Evi içinde kendine yeni bir temizlik seti alınca, eve artık kadın almaz oldu. Mersinde olunca, bende telefonda nasıl bir temizlik seti olduğunu anlamadığım için kendime alamadım. Bu arada ikimizde başak burcuyuz.
Şimdide ben artık kadın almaz oldum. Kızım hergeçen gün büyünce bende daha rahat evin içinde hareket etmeye başladım. Tabi ben bir yeri yaparken o öbür tarafı hallediyor. Olsun ben daha rahatım.
Bende yavaştan başladım bayram temizliğine. Halılarımı sildim dün. Aman ne güzel parladılar. Hele bugün daha beğendim yaptığım işi.
Sevgili kuzumda eline verdiğim az pirilli suyla bana eşlik etti. Önce silmek için bezini ıslattı. Baktı köpürüyor daha çok köpürsün diye başladı batırıp çıkarmaya. Sonra suyunu karıştırmak için sulu boya fırçalarını devreye soktu. Daha sonra yetmedi bir çorba kaşığıda işe yarar diye koştu mutfağa. Bende baktım işi ilerliyor ‘çizdiğin duvarları sil’ dedim. Oda peki annecim diyerek boyutu ilerletti. Fırçası ile önce duvarı ıslattı, sonrada benden istediği kuru bezle sildi. Baktı çıkmıyor. Köpürtme işine devam etti. Ben işimi bitirdiğimde tabi onunda işi bitmiş oldu.
‘ üvey anneciğim işimi bitirdim.’ dedi. Sonrada anneannesine dönüp ‘evde ki bütün işleride ben yapıyorum da.’
Malum benim tatlı kızım Cinderella cılık oynuyormuş.

4 Aralık 2008 Perşembe

Ayva tatlısı DENEMEM

Benim canım bir şey çektimi dayanamam yerim. O gün yemezsem bile hergün anarım ta ki yiyebilene kadar.
Geçen aydan beridir de canım ayva tatlısı istiyordu. Enson seneler önce rahmetli halamın yaptığını yemiştim. Halam da babaannem gibi mutfak ustasıydı. Elinden gelmeyen şey yoktu. Canımızın çektiği şeyleri bize yetiştirmekte ustaydı. Ben onu hep bol kepçeli olarak anarım. Çünkü evde yaptığı yemekleri yedirtmekte de ustaydı. Her zaman misafir ağırlar, ağırlayamazsa kaptığını getirirdi. Birde mahallede yapamayan muhtaçlara yollardı. Sadece kendisi için yemek yapmayı sevmeyen bir insandı.
Bende baktım bana gelmeyecek. Ki ayva tatlısı sormalarım ne bizde annemle, nede kayınvalidem de sonuç vermedi. Bilmiyorlarmış.
İş başa düştü. Şimdi gidip bir porsiyon tatlıya para veremiyeceğime kanaat getirip, iki tanecik ayva aldım. Denemelik. Hemen bir google taraması ve karşımda iştah açıcı görüntülerle tarifler. Bende hemen mutfakta yerimi aldım. Kızımada resimlerini gösterip, işte bundan yiyeceğiz diyerek onuda iştahlanması için ayarttım.
Hazırladım, tencereye yerleştirdim, şekerini ayarladım, içine çekirdeklerini attım. Tam tariflerde ki gibi ayarladım. Benim ustalığım az olduğu için öyle renk verecek şeylerden yok tabi. Ama baktığım tariflerde de renkli bir şey yazmıyor.
Neyse altını kıstım geldim. Kolay değil 1.5 saat pişecek. Aradan daha 10-15 dk geçmedi, merakımdan gittim tencerenin başına. İyikide gitmişim. Öğrendim. Bana sıkı bir ders oldu. Tencerenin kapağının kapatılmaması gerektiğini. Makarna köpürmesi gibi kapaktan şekerli köpük taşmış ta taşmış. Hemen azbir temizlikle ayvalarımı pişirme işine devam ettim. Ağdalaşmış, kurumadan önce halletmeliydim.
Gerektiğinde suyunu ekleyerek pişti benim ayva tatlım. Resimdekilere benzemeyen. Olsun hemen soğuması için mutfak balkonumda ki yerini aldı. Sonrada buzdolabındaki yerini. Altı az yanmış. Olsun ama yemekten sonra annem, ben ve kızım yemek için hazırladım. Üstüne koymak için aldığım kaymakla birlikte getirdim.
Tadı güzel olmuştu benim için. Mayhoş, şekeri benim sevdiğim gibi abartılı değil ve kaymakla birlikte ağızda iyi tat bırakması, benim için başarı.
Kızım sevmedi. Annemle ben yedik, yuttuk.
Denemem başarılı sayılırdı.

3 Aralık 2008 Çarşamba

Engelliler Günümüz

Günü elince hepimiz ne güzel hatırlarız. Anneler günü. Sevgililer günü. Babalar günü ve daha bitmeyen nice dünler. Bugün de Engelliler günü.
Bende eğitimimde ençok ilgimi çeken saha olan, zihinsel engelliler ile okul dönemimde ve sonrasında uzun bir süre çalıştım. Kızım okuluna başlayınca, bende kaldığım yerden devam etmek için sabırsızlanıyorum.
Bende, sizede okuyunca aklınızda kalarak bugünün önemini hatırlatacak, bende çok güzel yerleri olan çocuklarımın anılarını anlatmak istiyorum.
Şimdi benim çocuklarım kocaman olmuşlardır ya.
Aslında biz eğitimcilerinde elinde değnek yok, sallayınca yada değdirince elimize (bebekliğinde büyüklüğünde onlar için farketmiyor) bırakılan çocuklarımızı yürüyen, konuşan, bir birey yapmak çok zordur. Benim ilk anlattığım bu ve yanında eve verilen ödevlerle ailenin bizimle işbirliği içinde olmasının nedenli önemli olduğunu vurgalarım. Ama nedense hiç uyamamışlardır. Kızmıyorum onlara. İnsanın ev hali bazen herşeye uygun olmayabiliyor.
Bende yeri olan öğrencilerimden biri tatlı bir kızımdı. Ailesi tam bir laz ailesiydi. Karadenizin en uç noktasından gelmişlerdi. Ve sırf kızlarının ve yanında diğer çocuklarının eğitimi için Ankara ya taşınmışlardı. Aile ile çabuk kaynaştık. Zaten tüm ailelerimle hep içlerine girerek tam bir aile olmuşumdur ya. Konuşma becerisi yoktu, tuvalet eğitimi eksikti, bilgi düzeyide düşüktü. 5 yaşındaydı. 10 yaşına kadar, oda benim kızım olarak herşeyi ona vermeye çalıştım. İlk gereksinimden, tuvalet eğitiminden başladım. Benimle heryere geldiği için, bende sorun olmayan şeyler nedense ailesinde biraz daha gecikmeli çözüldü. Buda çocuklarımızın evlerinde ister normal ister engelli nedenli dişli olduklarını gösterir bana ve benim için hep daha fazlasını alacağının belirtisidir. Aklı cinliğe çalışyorsa daha neler yapar.
Kızım ve ben herşeyi aşamaları ile katederek epey yol aldıktan sonra onu yuvadan biraz daha özgür kılacak okul kayıt işine giriştim. Gerçi çoğu çocuğumu okulluda yaptım. Kuşumu okula yolladım ve ben de ailesine gerekenleri kazandırdığımı umarak biraz geri çekildim. Şimdi artık genç bir hanım olma yolunda. Benimle olduğundan belki biraz yavaş, ama olsun. Kilo alıyor diye annesinin pilav yapmayı bıraktığında, annesini gözlemleyerek pilav yapmaya girişecek kadar cesaretli (yağını koymayı unutmuş), kendi iç dünyasında müzik dinlemeye merak salarak evde kimsenin fark etmediği tv nun kulaklık yerini kullanacak kadar kendi becerilerini ortaya sunabilecek yetenekte bir kızım.
Babasının ısrarla ilerde konuşmadan nasıl bir anne olacağını sorguladığı o dönemde, onun konuşamamasının beynindeki konuşma bölgesindeki bozukluğun olduğunu kabul ettiremeyişim dışında harika bir küçük hanımdı.
Biz eğitimcilerinde çocuklarından kopması gereken zamanlar vardır. Benimde öyle oldu. Derken bende anne oldum. Diğer tüm çocuklarımın sevgisinin yanına Başağımın sevgisini içime dolduruyorum.
Başak daha anlayacak yaşta olmadığı için ona engelli kavramını vermedim, ama zaten insan sevgisini ona kazandırabilirsem ben daha ne isterim.
Aslında verilecek bir kavramda yok bence, onları bir birey olarak gördüğümüz ve davrandığımızda, herşey yerinde devam eder.

2 Aralık 2008 Salı

İktisat devri deme

Ya dedim ya komşularım kendi aralarına kimseyi almıyorlar diye, ama parkta herkesle sohbetlere katılmaktada üstlerine yok.
Bende herkesle konuşma becerisine sahip olduğum için, parktaki herkesle tanış oldum yani. Hemen gözlemlere de başlayınca devir de iktisat devri olunca onlardan çaktırmadan bende bir sürü şey öğrendim.
Evde rahmetli babam herşeyi hallederdi. Annemde küçüklüğümden beri hastalıklarla boğuşmaktaydı. Biraz büyüyünce babam anneme bakma işini benimle paylaşmaya başladı. Abimle bana da sadece ödevlerimiz konusunda baskı yapardı. Okuyalımda adam olalım diye. Evde o zamanlar bizimle yaşayan aradada gürültümüzden kaçan rahmetli babaannem yemek işlerine bakardı. Tabi babamda iyi bir ahçıydı. Abimle beni mutfağa, temizliğe koşturmazdı.
Yazları babaannem bize temizlik yaptırırdı sadece. Halada onun öğrettikleriyle bende iyiyimdir temizlikte. Ama yemek işini doğrusu kızım doğduktan sonra öğrenmeye başladım desem yeridir. Başlarda biraz lapa olan pilavla başladım ve eh işte gerisi yavaş yavaş geldi.
Dedim ya komşularımdan birşeyler öğrendim diye. Mesela senelerin getirdiği onlarda alışkanlık olan mahallemize arada gelen domatesçiden toplu alışveriş yapmak. Tabi yanında biberlerde cabası. Bende dolaba epey doldurdum, şimdi işime yarıyor.
Annemde bana bu konularda hiçbir şey söylemiyor yani. Zaten kendide bilmiyor bence.
Neyse ben epey geliştim dedim ya. Yazdan komşunun bahçesinden tazecik yaprakları da koydum dolaba. Nohutumu da ayvalıktan gelirken toplu aldım. Ayvalıktan bide bu sene biraz babaannem gibi hatırladığım kadarıyla bamya dizdim ve kuruttum. Birazda eşim kurusunu sevmiyor diye dolaba attım. Kayınvaliledem de saolsun bana toplu aldı pirincimi, memleketlerinin yani benim yeni memleketimin bulgurunu, tarhanasını. Birde kayınvalidemden barbunyaya özenip onuda attım dolaba. Kapıya gelen apt. çalışanımızda bana komşusunun memleketinden getirdiği kurufasulyeden bahsedince onuda aldım koydum. Ben aldım 3ten 5ten. Çarşıda 7den 10dan ve daha ne fiyatlardan.
Çarşıda şimdi hepsi pahalı. Bamyanın kurusunu 60 ytlden sattıklarını öğrenince epey şaştım kaldım. Seneyede ben getirip satsam diye düşünmeden edemedim valla. Ben kilosunu 3 ytlden alınca. Nohut, fasulyede cabası.
En sonunda patates ve soğanı toplu alınca tabi yine komşularıma takıldım, bende kendimi iyice iktisatlı sandım yani.
Seneye programımda patlıcan ve biber işide var yani. Komşumdan öğrendim patlıcan kurutmanın yöntemini, tabiki parkta sohbette.
Bana kolay gelsin canım.

Sabah sabah uyandırıldım

Üst kat komşum tam bir ev hanımıdır. Yüzünü görmek mümkün değil. Ama benimkinden yaramaz iki büyük ortaokul ve ilkokula giden çocuğu var. Bu yeni binalarda komşuluk ne yazık ki kalmamış.
Ben hamileyken daireyi aldığımızda kayınvalidem otururmusun diye sormuştu. Ben de otururum demiştim. Ben hep büyüdüğüm gibi bir komşuluk ilişkisi olur sanıyordum ama nerdeee.
Geldiğimizde parkımızda yapılmamıştı. Ama sonradan yapıldı. Bende parkta epey bir komşumuzla tanıştım. Fark ettimki komşularımızın çoğu gecekondudan ev sahibi olmuşlar. Benim için fark etmezdi ama demekki onlar için fark ediyor. İlk ramazan geldi. Eski tanışanlar toplanmışlar, birbirlerine ellerinde tepsiler gidip gelmeye başladılar. Ama yeni olanlar ne yazıkki aralarına giremiyor. Bayramda kızımı hazırladım, bizde evde hazır beklerken de ne gelen oldu ne giden. Ben de kızımı aldım gittim birkaç daireye bayramlaşmaya, ama nedense yine bişi olmadı.
Baktım bayramlarda da komşuluk fosladı burada.
Ya apartmana gelecek çocuklar için aldığım şekerler çikolatalar bile elime patladı. Yılmadım ama ben yine her bayram belki çocuklar gelir diye şekerleri alıp hazır tutuyorum. Bu bayram içinde birazdan gidip alıp koyacağım bir kenara. Nede olsa geçen bayramdan kalan şeker ve çikolatalar bir süre sonra bizim evde sıkıldığımız için bitmiyor ve artanlarda bayatlıyor.
Neyse yaza girerken üst kat komşum banyosunda halı yıkamış, bende kızımla yan binada komşumu ziyarete gitmiştim. Eşim telefon açtı banyo akıyor diye. Hemen üst kata heber vermiş. Ben kızımla geldim ve akan yerlere kovaları koydum. Daha sonrada evden eşimi yolladım. Komşumda geldi baktı. Annem de ‘yüzünü gördük şükür’demez mi. Kadıncağız baktı. Ben sadece banyoyu yıkadım dedi ama olan olmuş zaten fark eden bişi yok.
Kaldı öylece. Bir daha ne ilgilenen oldu, ne soran. Geçmiş olsun diyen yok.
Kadıncağız çocuklarını okula yollayıp başlıyor evini temizlemeye. Yani anlıyorum onu ama sabahın 9 da erken ya bence. Bugün dayanamadım. Her sabah gözümü süpürge makinesi eşliğinde açmaktan yoruldum. Geçen sene 8.30 larda başlıyordu. Bende bir karşılaşmamızda kendine söyledim. Unuttu geçen sürede demekki.
Ben bugün babamın taktiğine başvurdum ve etkili bir çözüm oldu. Gerçi biz küçükken evde abimle kendimizi aştığımızda bizede aynı taktiği uygulardı alt komşumuz.
Aldım elime evdeki vileda sopasını ve yatak odamın kapı pervazına vurdum birkaç kez. Komşum makinanın sesini kıstı ve süpürmeye öyle devam etti. Havalar zaten bozuk, bende bütün gün evdeyim neredeyse, ben de sıkılıyorum. Eğleniyorumda çünkü yaramaz bir çocuk hem kızdırıyor hem güldürüyor beni. Ama uykumdan da süpürge sesi uyanmak sabah sabah geriyor beni.
Hatırlarım da abimde askerliğinde eve geldiğinde beni tekmeleyerek uyandırırdı. Neymiş orda oda böyle uyanıyormuş.
Kızımın tekmeleri beni uyandıryordu ama onada öğretmeyi başardım, oda artık öperek uyandırıyor.
Kızım şimdi annenesi ile yumurta tokuşturmaca oynuyor, kazanan hepsini yiyor.
Pamuk ta tam peşlerinde yumurta sarısı verecekler diye bekliyor.
Gidip yetişeyim kızıma da yumurta bitsin.

1 Aralık 2008 Pazartesi

Annemle gezdim geldim

Bugün annemle Kızılaya gittik. Eşim de arabayı park edip gelecek yanımıza. İlk asansör bozuk olduğu için ikinci asansöre yöneldik. Neyseki çalışıyor. Sıradakiler saolsunlar annemi görünce hemen bize sıra verdiler.
Çıktık 5. kata ve hemen sıra aldık. Amanın o an gülmem geldi. Meğer seçim listeleri için herkes 7. katta ki ilgili bölüme yığılmış. Sıramız 3 dk da geldi. Gittim memur 3 lira istedi. Ben annemi taşıyacam diye çıkmışım parasız, hemde nasılsa sıra enaz 15-20 dkdan önce gelmez diye. O kadar beklersem gider şeften torpil isterim diye düşünüyordum. Eşimde gelir nasılsa o vakte diye. Param yok diyince adam işleminizi bekletiyorum dedi. Gözün körolsun 3 lira dedim. İnsan cebinde bi 5 lira olsun taşımaz mı. Ders olsun bana.
Eşim 10 dkda geldide, parayla gerekli kağıtları hemen götürdüm. Adamın işi olunca beni yandaki memur hanıma yöneltti. Oda önce annemi görmek istedi, baktı yerini beğenmedi az yaklaşsın dedi. Annemi yaklaştırdım bu sefer kan gurubunu sordu. Bende anneme sordum tabi. Söyleyincede eminmi diye sordu. O sırada eşimin yüzü iyice asılmaya başladı.
Tam ben konuyu dağıtıp bak işte eskiden şurdaymış rahmetli teyzemizin masası falan filan yüzünü güldürüyordum ki hanım ‘ya ben kan gurubunu yazmayı unutmuşum sorun olurmu’ diye sormazmı. Ben hemen eşimden önce atılıp olmaz diyebildim. Yeterki hemen çıkabilelim.
Aldık annemin mis gibi sıcacık yeni nüfus cüzdanını ve eve gelmek için yola koyulduk. İş hanından çıkınca annem neredeyiz diye sordu. Bende ona yerimizi tarif ettim ama tanımadı. Arabaya varıp ta tam kızılayın göbeğinden geçerken tanıdı ve işte benim bildiğim kızılay diye kendince noktayı koydu.
Eve geldik. Ben hemen günlük işlerime başladım. Annem de bana torpil geçip, çayın altını yaktı. Yaşasıın dedim benim için kıymetli, çünkü annem aylar var seneler var mutfakta birşeye elini sürmez. Gerçi ben de az değilim ona yasak koydum ocağı ellemesine. Biz yokken birkaç kez kapatıcam diye ocağı açık bırakmışlığı vardır.
Anneme halamın ölüm yıldönümü olduğunu söyledim, oda benden helva istedi. Yapmayı bilimiyorumki. Sadece dua edelim oda yeterli olur diyerek onu dinlenmesi için odasına yolladım. Allah mekanını cennet etsin.
Kızımda bugün babaannesiyle beraber. Akşama gelince bakalım bana ne hesaplar soracak. Bensiz gezmeye gittin diye. Ama ne gezme.
Olsun ben gezdim geldim evime.

28 Kasım 2008 Cuma

Resimler



Pamuk hanım evimizin kalabalığında kendine emin bir yer bulmuşa benziyor.





Başak kendince kedicilik oynuyor. Pamuk sabırla onun sıkılmasını bekliyor. Ama nerde..
Başak Pamuğu kucağına alacağı zamanı bekliyor sedece.
İki yavru uslu uslu birbirleriyle anlaşıyorlar. Yazın kızım da benimle her türlü kedi köpek besleme çalışmalarım da bana yardımcı oldu.
heeyyy. İşte yine kızım Pamuk ablası gibi oyunlar oynuyor.
Başka lafa gerek yok.

27 Kasım 2008 Perşembe

Kızım ve istekleri

Oy her çocuk gün gelir ister demek ki.
Dün kızım evde vcd de noel babalı film seyretti. Benden hergün ya yaşgününü kutlamamızı yada yılbaşı partisi vermemi istiyor. Aklını evin süslemeleri ve çam ağacının altına koyulacak hediyelerle bozmuş. Kime ne aldıracak, neli pastalar alınacak.
‘Dayıcım bana Derin in pastasından alırmısın?’
‘beşim yengem bana açılan etek alsın.’
‘Anne bak şimdi, şöyleee balon asacağız.’
‘Şöyle bi süsler asacağız. Sende bana pembe bir pantolon al.’ Liste uzuyor da uzuyor..
Neyse hanım tüm bunların yanına, filmde noelanne hamile ve noelbaba da onu doğum var diye vıın diye doğuma götürüyor ve işte sonraki sahnede noelbaba kucağında bebekle geliyor ya başladı kızım hemen.
-Anne bende böyle bir kardeş istiyorum. Hadi sende bana doğur.
-ya kızım sen şimdi kardeş istediğine emin misin?
- evet anne. Sen şimdi hamile kal. Bana da hamileyken beni böyle doğurdun dimi?
-evet kızım bende seni böyle doğurdum.
-tamam. Sen şimdi hamile kal. Bana doğur bir kardeş.
-Kızım önce bir babana söyle. Bakalım o ne diyecek.
-Tamam ben babama söylerim. Sen şimdi hamile misin?
-Sen yine de bir babanla konuş, anlat ona kardeş istediğini. Hayır hamile değilim.

Ee olmaz diyemezsin konu uzamasın diye babamıza topu attım. Onuda akşam tembihledim. Şimdi bu isteğini ya unutur yada yakında bir baskı yiyebiliriz kardeş isterim diye.
Bakalım günler neyi gegtirecek. Ama eminim bu fikir en çok anlasa konuşalanları Pamuk hanımımı rahatsız eder. Nede olsa Başak doğduğunda 1 ay evden gitmesini beklemişti. Sonra ona anlattımda kızımı anca kabul etti.
Bu da başka bir hikayedir. Sevgilerle..